Tarihçi, asker, devlet adamı (D.? –
Ö. 1650’ler, Görice). Görüceli Mustafa Koç ya da Koçi olarak da bilinir. XVII.
yüzyılın ortalarında yaşadığını ve Bosnalı olduğunu rivayet edenler varsa da
Görüceli olarak tanınmıştır. Doğum ve ölüm tarihleri tam olarak bilinmemektedir.
IV.
Murad ile kardeşi Sultan İbrahim’e, devlet yönetiminde yol göstermek üzere
kaleme aldığı risalelerle (küçük kitaplar) meşhur olmuş bir Osmanlı yazar ve düşünce
adamı, aynı zamanda değerli bir askerdir. Bazı kaynaklara göre Koçi Bey, çocuk
yaşta iken Arnavutluk’tan devşirilerek Acemi Ocağı’na alınmış, Enderun (Saray
okulu)’da yetişmiş, zamanla Enderun’da kimi oda zabitliklerinde bulunduktan
sonra Has Oda’ya yükselerek itimat ve sevgisini kazandığı Sultan IV. Murad’ın
sohbet arkadaşları arasında yer almış ve sırdaşı olmuştur. Onun ölümüyle
yerine geçen kardeşi Sultan İbrahim’e de bu yolda hizmet vermiştir.
Ebüzziya Tevfik’in, “Nümunei Edebiyat” adlı eserinde eski düzyazılardan
örnek vermek amacıyla ondan söz ederek, yeniden gündeme getirdiği Koçi Bey,
IV. Murad’ın savaşlarında ve özel meclislerinde bulunması nedeniyle döneminde
olayların yakından tanığı olmuş ve birinci elden bilgilerle yazdığı eserleriyle
dönemin tarihi gelişmelerine ışık tutmuştur.
O zamanki devlet işlerine, teşkilâtın,
hele Yeniçeriliğin bozulmasındaki nedenlere dair Osmanlı tarihinden örnekler vererek
yazdığı ve padişaha verdiği lâyihayı (herhangi
bir konuda bir görüş ve düşünceyi bildiren yazı, eser) 1631’de
kaleme aldı. “Risale-i Koçi Bey” adını taşıyan
bu ünlü eserini de Sultan IV. Murad için yazmıştır. Babinger’in söylemiyle,
eserinde, “Osmanlıların Montesquieu”sü kabul edilen Koçi Bey, III. Murad’tan
başlayarak IV. Murad’a kadar sistemde gözlemlediği çeşitli düzensizliklerden
söz etmiş; Osmanlı devlet düzenine aykırı olarak gelişen bu olumsuz
hareketlerin, yaklaşmakta olan çöküşün başlıca nedeni olduğuna işaret etmiştir.
Koçi Bey, saray protokolünü en ince
ayrıntısına kadar bilen, iç işleyişiyle Enderun ve çevresini çok iyi tanıyan
bir şahsiyettir. IV. Murat’ın kendisine kimi zaman, günde dört beş kez danıştığı
olmuştur. Sultan İbrahim’in de karşılaştığı zorluklar karşılaştığında,
sorunların altından kalkmak için kendisinden çok ivedi cevaplar beklediği
konusundaki ifadeleri onun saray içinden biri olduğunu göstermektedir. Devlet
mekanizmasının çeşitli şube ve kuruluşlarıyla işleyişine, yönetsel usul ve
uygulamalara dair derin bilgisi, onun en azından ve hiç değilse Divan-ı Hümayun
kalemlerinin güngörmüş bir emektarı olduğunu düşündürür. Koçi Bey’in
başında miğfer ve sırtında zırh bulunan resminin, Bağdat seferinde IV. Murad’ın
isteği üzerine yapılmış olduğu söylenir. Koçi Bey, IV. Murad’ın yerine tahta
çıkan kardeşi Sultan İbrahim (Deli İbrahim)’in de sohbet arkadaşı ve sırdaşı olmuştur.
İlk risalesine girmemiş olan, fakat onun içindeki
diğer üç arz ile birlikte başka bir yazmada yer alan, daha sonraki bir arzda,
daha önce hükümdara söylemeye cesaret edemediklerini bu kez belirtmek
istediğini açıklar. Kendisini Osmanlı hanedanının nimetleriyle yetişmiş, bu
hanedana yedi atadan beri hizmet vererek gençlik yıllarından şimdiki ileri
yaşlılık çağına gelinceye kadar pek çok gaza ve savaşa katılarak din ve devlet
uğruna nice gayretler harcayarak “pîr” olmuş eski bir emektar kulu olarak
tanıtır. Bu metinde söz konusu edilen Sinan Paşa Köşkü’ndeki büyük ayak divanının
tarihi olan 10 Mayıs 1632’de Koçi Bey artık koca bir pirdir. Hanedana yedi
atadan beri hizmet verdiğine dair ifade ise, Koçi Bey’in bu hizmet geçmişinin
II. Selim’in son yıllarına kadar çıktığına ve bu satırları yazdığı sırada
yaşının seksenler civarında olduğuna kanaat getirecek içeriktedir.
Koçi Bey’in IV. Murad’a
verdiği lâyiha (Koçi Bey Risalesi), Osmanlının son zamanlarda büyük önem kazanmaya
başlamış olup ilk baskısı Ahmet Vefik Paşa tarafından yapılmıştır. Almanca,
Macarca, Fransızca ve Rusça çevirileri vardır. Yazma nüshaları Berlin, Viyana,
Münih, St. Petersburg, Kahire ve İstanbul Esat Efendi Kütüphanesi’nde
bulunmaktadır. Koçi Bey’in kültür tarihimizdeki önemli yeri, yaşadığı dönemin
sosyal (toplumsal) sorunlarına eğilerek, bu sorunlara teşhis koyması ve
olumsuzlukları ortadan kaldıracak görüşler ileri sürmesindedir. Bu çabaları,
IV. Murad’a sunduğu 22 arz tezkiresinde göstermiş, kullandığı ölçülü ve sade
dil özelliğinden ötürü de edebiyat tarihimize de geçmiştir.
XVII. yüzyıl toprak düzeninde
başlayan aykırı hareketlerin zamanla devletin çeşitli görev ve kademelerini
sardığını anlattığı “Risale-i Koçi Bey”de, bir sonraki yüzyılda
başlayacak olan çöküntü haber verilmektedir. Devleti ayakta tutacak olan halk
gücünün, askeri besleme olanağından yoksun bırakılması üzerinde durularak
reayanın (köylü, devlete ait topraklarda belli yasalara göre çalışarak üründen
pay alan ve vergi ödeyen halk) perişan duruma düşürüldüğü belirtilmektedir.
Sonradan, Osmanlı devlet düzeni üzerinde incelemeler yapan bilim adamlarına
kaynak olan risalelerinden bazılarını da Padişah İbrahim‘e sunmuştur.
Koçi Bey’in öteki
risaleleri ile “Risale-i
Koçi Bey” (Haz: Ali Kemalî Aksüt, 1939) adlı önemli eseri, zamanına göre
hayli sade ve doğal bir dille kaleme alınmışlardır. Osmanlının son yüzyılından
günümüze kadar yerli ve yabancı pek çok
tarihçinin büyük ilgisini çeken bu eserin Almanca, Macarca, Fransızca ve Rusça
çevirileri yapılmıştır. Yazma nüshaları Berlin, Viyana, Münih, St. Petersburg,
Kahire kütüphaneleri ile İstanbul Esat Efendi Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. Koçi Bey Risalesi, Ali
Kemâli Aksüt (1939) ve Zuhuri Danışman (1972) tarafından iki kez
yayımlanmıştır.
Koçi Bey, Sultan İbrahim saltanatı yıllarında
emekliye ayrılarak Görice’ye gitmiş ve orada vefat ederek, Plamet köyünde
toprağa verilmiştir. Kardeşi Hürrem Bey, Rusya’ya kaçarak Moskova’da
yerleşmiş ve son zamanlara kadar Prens Koçi Bey diye tanınmış olup, ailesinin
torunları da orada ayni adla yaşamışlardır.
“Devlet mekanizmasının sağlıklı bir şekilde işleyişin deki
özel konumuna işaret ettiği vezîriâzamlığın statüsünü başlı başına bir konu
olarak açıklamak gereğini duyan Koçi Bey, vezîriâzamın saray çevresinin
müdahalelerinden, nüfuz sahibi kimseler tarafından tesir ve tazyik altında
kalmaksızın icraatında hür hareket etmesinin olumlu yönlerini hükümdara
göstermek ister.
Koçi Bey'in yalnız belirli bir müessese ve kesimle sınırlı
olmanın çok ötesinde her kesimi içine alan, bütün toplum hayatına tesir eden
bir sosyal dert oluşu sıfatıyla devleti kemiren ve çöküntüye götüren bir âfet
nazarıyla baktığı rüşvet hadisesini ısrarla ele alarak genç sultanı zamanı
geldiğinde harekete geçmesi için zihnen hazırlamaya çok önem verdiği görülmektedir.
Koçi Bey. rüşvetin yanı sıra onun kadar zararlı ve ahlâk bozucu tesirleri
dolayısıyla zamanının diğer bir sosyal derdi olan, o vaktin tabirince
"şöhret merakı" denmekte olan gösteriş ve lüks düşkünlüğü
meselesine de ayrıca parmak basar.” (Ömer Faruk Akün)
KAYNAKÇA:
İbrahim Alaeddin
Gövsa / Türk Meşhurları (1946), Bursalı
Mehmed Tahir / Osmanlı Müellifleri III (1975), Behçet Necatigil /
Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü (18. bas. 1999), Şükran Kurdakul / Şairler ve
Yazarlar Sözlüğü (gen. 6. bas. 1999), Ömer Faruk Akün / TDV İslâm Ansiklopedisi
(c. 26, s. 143-148, 2002), İhsan Işık / Resimli ve
Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006,
gen. 2. bas. 2007) - Ünlü Bilim Adamları (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 2,
2013) - Encyclopedia of Turkey’s Famous People (2013).