Şair ve yazar. 1947, Rize’nin Ardeşen ilçesine bağlı Işıklı (Gera) köyünde doğdu. İlköğrenimini Işıklı’da, ortaöğrenimini Trabzon Lisesi’nde tamamladı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ni bitirdi. Çeşitli liselerde edebiyat öğretmenliği yaptı. En son Kabataş Lisesi’nde öğretmenlik yaptığı sırada emekli oldu.
İlk edebi ürünü; 1984 yılında yayımlanan bir öyküdür. “Varlık”, “Hürriyet Gösteri”, “Yazko Edebiyat”, “Broy” ve “Adam Sanat” gibi birçok dergide edebiyat kritikleri, denemeleri, öykü ve şiirleri yayımlandı. Aynı zamanda bir şiir dosyası da basımı beklemektedir. Edebi çalışmaları devam etmekte olan şairimiz evli ve iki çocuk babasıdır.
ESERLERİ (Öykü):
Bir Öykü Yolu (1998), Aşktaki Sis.
KAYNAK: Burhan Okutan / Halk Şairleri Antolojisi (2006), İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2009).
Anne...
Çığ mavi gözlerin
Nisan karası bulutlara karıştı
Mekan tutup oralardan
bakıyorsun
Maviler
Gökyüzü ile denizin
sınırlarında geziniyor
Bense yapayalnız ve sessiz
yürek dağlamalarımla
yetiniyorum
Ve
ortancalar durdu
Toprağın orada yapayalnız toprakla bir
Anacığımla dost
Bulutlara basıp ta yürüdü
Kendi aydınlığının zaman bitimlerinde
Donuk kırmızısı toprakta bakışıp
Çığ mavisi gözleri tuza susamışken
Anacığım
Sessizlik dökülüyor yaprak yaprak
Bir an meltem yellerine eşlik edip
Uçtun
Alaca karanlık dönüşümü kendi göğüne
Sıcak, kızarıntısı mısır ekmeği kokusunda
Kumar odunları ve üzerinde toprak karışımı kökler
kütükler
Alevlerinin uyuktatan aydınlığında bakışıldık
Beklerdi patikaların ıssız yolculuğu
Eğrelti
otları demetlerini uzatıp
Bardilerde yükselirdin o en çocukça, saf
bakışlarımda
Saf, uçuk maviliklerde gökyüzüne kalakalırdım
O sağrısı ve gerdanıyla besili Kırmızayla
Yıkılmayan kendi onurunun simgesi oldun
Zamansız ve kimsesiz yolculuklarda
Şimdi yok “Kırmiza” hüznümüzün uzak antlarında
Uzun zaman aralıklarında yolcu olma yazgısında
seninle
Yeryüzünde güneşe karıştığımız mısır tarlalarında
Ve
zemherilerde yollar işlere bulanıp
“he hevv hevv” diye (ünlediğin türküsüz yankılarla
yitiklere ulaştın
ah anacığım!
Bu yitiklerle kolan vurduk hep
Yorgun eve dönüşlerde
Caz lambasının ölgün, titrek, sarı ışığında
Buzuşup buzuşup uykuya direnirdik
Soğuğun arasında tedirgin duran bedenlerimiz
Yatsı zamanlarına az kala
Bakır leğenlere oturtup
Yıkardın bizi
imgesel bir ürperme nöbetlerinin hazlarında
Çığlıkları yutan delifişek arık su
Yeşil yine yeşille yutuluyor
Zaman yutuluyor
Vahşi bir ezgi
Ve amazonlardan ithal
Amazon kraliçesi
Derin bir insanın insana karışmadığı
Kendimce düşler
Savruluyor yüzlerde
Gözlerimin içinde ölgün ışıkları
Toplanıp dağılıyor
Gelip geçiyor yüzler
Durmuyor zaman içre tüneyen
Ve aşk sesten ses sıçrayarak
Fısıltılarla, suskunluklarla eriyor
Düşler ve yüzler, aşklar
Bu birbirine uzak ilişkilerde
Bir çocuğun imgeleminde yoğun
Süzüyor bakışlarını, aldırmıyor zaman
Yitik bir günün tüneyişleriyle
Tek bir ağaçla orman içre
Apansızlık günübirlik bir aşk
Yalnız, apansız bir boşluk yine
(Varlık Dergisi 1998)