Tıp
bilgini, cerrah (D. Amasya, 1385 - Ö. 1468). Tam adı Şerefeddin bin Ali bin el Hac-İlyas-Sabuncuoğlu’dur.
Hekimler ve bilginler yetiştiren bir ailedendir. İlk eğitimini gördükten sonra,
Amasya Darüşşifası'nın ünlü hekimlerinden Nahcivani'den tıp eğitimi aldı. On
yedi yaşından itibaren zamanının geleneklerine göre usta-çırak usulüyle
hekimliğe başladı. Öğrendiği pratik tıp
bilgilerini, okuduğu kitaplar ve yaptığı gözlemlerle derinleştirdi.
Amasya Darüşşifası'nda on
dört yıl hekimlik yaparak birçok öğrenci yetiştirdi. Candaroğlu İsfendiyar Bey
(1385-1440) zamanında, Kastamonu'ya giderek, Kastamonu'da da hekimlik yaptı.
Fatih Sultan Mehmed'e Cerrahiyyetu'l-Hanıyye adlı eserini sunmak için İstanbul'a da giderek, dönüşünde
Bolu, Gerede ve Tosya'ya uğradı. "Olgun ve erdemli hükümdarın katında
bilim dışında geçerli şey oktur" diye övgüyle söz ettiği Fatih Sultan
Mehmed'den İstanbul'da beklediği ilgiyi -büyük ihtimalle çevresindekilerin
etkisiyle- görmediği son eseri olan Mücerreb-Name'de verdiği bilgilerden
anlaşılmaktadır.
Sabuncuoğlu'ndan ilk kez
söz eden kaynak, XV. Yüzyılda cerrah İbrahim bin Abdullah tarafından cerrahlık
alanında kaleme aldığı Alaim-i Cerrahîn adlı Türkçe cerrahi eserdir. II. Bayezid'in
(1483-1508) Mora Seferi sırasında fethedilen Modon Kalesi'nde bulunan, Platon
(MÖ 427-347), Galenos (131-200), Hippokrates (MÖ 460-377) ve İbn-i Sina'nın
(980-1037) tıbbi görüşlerini yansıtan Yunanca ve Süryanice yazılmış olan Çindar
isimli tıp kitabı Cerrah İbrahim bin Abdullah tarafından Alâim-i Cerrahîn
adıyla Türkçeye çevrilmiştir.
Cerrah İbrahim, bu çeviriye XIV.-XV. yüzyılın ünlü Türk hekimlerinden Hacı
Paşa, Akşemseddin, Beşir Çelebi, Hekim Şirvani ve Şerefeddin Sabuncuoğlu'nun
eserlerinden de çeşitli ilaç ve yöntemleri eklemiştir.
Cerrah İbrahim'in
eserinde yer alan, jinekolojide kullanılan bir supozituvarla ilgili bilgiler
Sabuncuoğlu'dan alınmıştır. Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) zamanında Saray
hekimi olan Musa bin Hamon'un XV. Yüzyılda yazdığı diş hekimliği eserinde dağlama
ve cerrahi ile ilgili kısımlar, Sabuncuoğlu'nunkilere çok benzemektedir. Bu
bilgilerden, zamanın öteki ünlü hekimleri gibi saray ünlüleri arasında,
Sabuncuoğlu taşralı bir hekim olarak düşünüldüğü; yaşadığı dönemde hak ettiği
ilgiyi bulamadığı, ününün de Amasya'nın sınırlarını pek aşamadığı
anlaşılmaktadır.
Oysa, hakkında yapılan
araştırmalar Sabuncuoğlu’nun ciddi araştırıcı ve deneyci olduğunu göstermektedir.
Türk tıp tarihinde yazarın kendi denediği ilaç ve tedavi yöntemlerini içeren
ilk monografi olan Mücerreb-Name, onun tarafından yazılmıştır. Ayrıca
kullandığı ilaç ve tedavi yöntemlerini defalarca deneyerek sonucundan emin
olduktan sonra, eserine almıştır. Tiryak hazırlarken kendi üzerinde ve deney
hayvanında yaptığı deneysel çalışma onun araştırıcı ve deneyici niteliğinin
tipik örneğidir. Amasya Darüşşifası'nda on dört yıl çalışması ayrıca iyi bir
klinisyen olduğunun kanıtıdır. Eserlerinde tedavi yöntemlerini en ince
ayrıntılarına kadar vermesi, cerrahi teknikleri çok açık bir dille herkesin
anlayacağı şekilde anlatması, bunu yetersiz bulup açıklamalarını resimlerle
takviye etmesi önemlidir. Bu titizliğini ilaçların hazırlanmasında da
göstermiştir. Eserinden anlaşıldığına göre, Anadolu'dan ve uzak yerlerden bile
kendisine ameliyat ve tedavi için hastalar başvurmuş, bu ameliyat ve tedavilere
ilişkin elde ettiği verilerden önemli gördüklerini kitaplarına yazmıştır.
Ayrıca iyi bir eğitici, bilgi
birikimi ve deneyimiyle temayüz eden bir hekim olduğu anlaşılan olan bir
Sabuncuoğlu’nun, titizlikle yazdığı Cerrahiyyetü'l-Haniyye, yaşadığı
devir için üstünlüğü tartışılmaz bir eserdir. Eserinde verdiği ameliyat
tekniğiyle ilgili alet ve resimler, okuyan için ayrıca görerek eğitim
sağlıyordu. Mücerreb-Name ise, daha önce yazılmış eserlerden derlenen
ve kendi bulduğu formüllerle genişletilmiş bir eserdir. Eserinde sadece
okumakla cerrahi girişimlerin yapılamayacağını, ameliyat yapmak isteyenlerin
bunları görmelerini ve hatta uzmanların kontrolünde yapmalarını söyler.
Sabuncuoğlu’nun Arapça
ile Farsçayı çok iyi bildiği eserlerinden anlaşılmaktadır. Hakkında "...ona Yunanca Bayram derler" sözü nedeniyle ve Mücerreb-Name'deki "...ben bu bilgiyi Yunanca bir kitaptan aldım..." sözleri,
onun bu dili de bildiğini göstermektedir. Bilindiği gibi Sabuncuoğlu'nun
yaşadığı dönemde Amasya'da Rum, Ermeni ve Yahudiler de yaşıyordu. Eserlerindeki
kayıtlara göre, onların da tedavisiyle meşgul olmuştur. Seksen beş
yaşındayken son eseri Mücerreb-Namey'ı yazdıktan sonra, 1468'de vefat etmiştir. Mezarı bilinmemektedir. Şerefeddin
Sabuncoğlu adı Amasya’da bir hastaneye verilmiştir.
Şerefeddin Sabuncuğlu’nun
Cerrâhiyetü'l-Haniye adlı eseri üç
kitaptan oluşur. İçindeki bölümler şunlardır:
1- Akrabadin (1444'te Farsçadan çevrilmiştir. Sözlük anlamı
"farmakope" olan Akrabadin, ilaç hazırlanması, o dönemde tıpta
hastalık patogenezini açıklayan "Dört Humor Teorisi" kapsamına giren
basit, kompoze ilaçlar; macunlar, tabletler, tozlar, şuruplar, jeller,
gargaralar, yağlar ve merhemlerin yapılışlarıyla, kullanıldığı yerler gibi
konuları içermektedir), 2- Cerrahiyetül-Haniyye (Sabuncuoğlu’nun en tanınmış eseridir. XI. Yüzyılda yaşamış olan Endülüslü
hekim Abdulkasım Zahravi’nin (Ö.1013) at-Tasrif
adındaki Arapça ansiklopedik eserinin, cerrahiye ayrılan son bölümü esas
alınarak hazırlanmıştır. İçinde cerrahi girişim resmi bulunmayan bu yapıtı,
Sabuncuoğlu, resimli bir cerrahi eser haline koymuş, yüzlerce kişisel gözlemini
katarak zenginleştirmiş ve orijinal hale getirmiştir), 3- Cerrahiyetü’l-Haniyye (“Paris nüshası” olarak bilinen nüshanın yazım tarihi 1465, yazım yeri Amasya'dır. 57 bölüm olan eser yazarın
kendi el yazısıyladır. Birçok bölümün sonunda cerrahi girişimi açıklayan
resimler, metin içinde de alet ve girişim resimleri vardır), 4- Mücerreb-Name (Sabuncuoğlu'nun
1468'de yazdığı eserdir ve önsözünde Amasya'daki hekim çevresinin arzusuna
uyarak kaleme aldığını belirtmiştir. Şerefeddin'in bu eseri, diğerlerine göre
daha tanınmış ve yayılmıştır. Eserde,
yazarın hayvanlar ve insanlar üzerinde ya da bizzat kendi üzerinde denediği
ilaçların kullanılışı açıklanırken, bugünkü tıp literatüründeki olgu sunumlarına
benzer ifadeler yer alır.)
KAYNAKÇA: Muhtar Tevfikoğlu / “ Ali Emiri
Efendi” (Türk Kültürü, 88(8), s. 244-270, 1970), Prof. Dr. İlter Uzel / XV. Yüzyılın Önemli Hekimi Şerefeddin
Sabuncuoğlu (Bilim ve Ütopya, Ekim 2000. Hakkında XV. Yüzyıldan itibaren
söz eden eserler bulunan Şerafeddin Sabuncuoğlu ile ilgili yerli ve yabancı
geniş kaynak listesi bu makalede belirtilmiştir), İhsan
Işık / Ünlü Bilim Adamları (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 2, 2013) -
Encyclopedia of Turkey’s Famous People (2013).